
Yaşar Atılgan: “Siyasetçinin bir medeniyet tasavvuru olmalı”
Seçimlerin yaklaştığı bugünlerde seçilme kaygısından mıdır bilinmez siyaset giderek seviyesiz bir hal almış durumda. Gerek ekran karşısında gerekse basında şahit olduklarımız durumu gözler önüne seriyor. Halbuki seçilmişlerin bu şekildeki davranışları hem kendilerine hem de siyaset kurumunun kendisine büyük zararlar veriyor. Olanlara baktıktan sonra insan olarak şu soru aklımıza gelmiyor değil. Peki bu mudur siyaset ?
ANTEP PRESS – Söyleşi / Elif Korkmaz
Aktif olarak siyasetin içinde yer almanızın yanı sıra siyaset teorisine olan ilginiz ve bu alanda okumalar yaptığınız biliniyor. Esasen siyasete olan ilginiz nereden kaynaklanıyor?
Her şeyden önce benim siyasetin teorik yanıyla da pratik yanıyla da ilgilenmem profesyonel bir ilgi olmadı. Her ne kadar yetiştiğimiz ortam siyasal yanı ağır basan bir ortam olsa da, siyaset ile fiilen ilgilenmem Ak Parti ile başladı. Sekiz yıl fiilen Ak Parti içinde siyasetle ilgilendim. Bir medeniyet tasavvuruna sahip olarak yetiştiğimiz / yetiştirildiğimiz için hayatımızın hiçbir döneminde siyasete ilgisiz kalmadık. Dünyadaki, Türkiye’deki, bölgedeki ve yaşadığımız şehirdeki siyasal gelişmeleri imkanımız nispetince takip etmeye çalıştık. Bu gelişmelerin arka-planlarını anlamaya, bunlar arasındaki irtibatı kurmaya gayret ettik. İbn Haldun’un dediği gibi “İnsan tabiatı itibarıyla medeni olan bir varlıktır.” Medeniyet siyasetle yakından alakalıdır. Bir medeniyet tasavvuru olan her insan doğası gereği siyasetle bir şekilde ilgilidir. Bunun herhangi bir partide aktif görev alıp almamasıyla ilgisi yoktur. İçinde yaşadığı dünyada, içinde yaşadığı ülkede, içinde yaşadığı bölgede ve içinde yaşadığı şehirde “iyi”yi, “güzel”i ve “doğru”yu hakim kılmak isteyen, bunun derdinde olan herkes bir şekilde siyaset ile ilişkilidir.
“PUSULASI OLMAYAN GEMİNİN KADERİ RÜZGARIN ELİNDEDİR”
Akademik hayatı yarıda bıraktıktan sonra bir taraftan serbest avukatlığın diğer taraftan fiili siyasetin içine girdiniz. Aynı zamanda siyasetin teorik yanıyla da meşgul oldunuz. Bunun akademik geçmişiniz ile ilgisi var mı?
“SİYASETÇİNİN BİR MEDENİYET TASAVVURU OLMALI”
Sizce siyasetin teorisiyle ilgilenmenin pratiği açısından önemli olmasının temel nedeni nedir?
Bilindiği gibi siyaset kurumu toplumun aktüel sorunlarını çözmeyi amaçlayan bir kurumdur. Bu doğru. Ama ortaya çıkan sorunları nasıl algıladığımız, bu sorunlara ne tür çözümler ürettiğimiz konusu teorik bir arka-planı gerekli kılar. Siyasetin teorik yanı tıpkı deniz feneri gibidir. Yolunuzu kaybetmemenizi sağlar. Toplumun sorunları karşısında nerede durduğunuzu, durmanız gerektiğini gösterir. Günü kurtarmak adına siyaset yapmak bizim işimiz olamaz ve olmamalıdır da. Teorik arka-plan ise bir medeniyet tasavvuru ile ilgilidir. Teorik zemini sağlam olmayan bir siyaset kurumunun da, bir siyasetçinin de kalıcı çözümler üretmesi mümkün değildir. Bu yüzden, siyaset kurumunun da, siyasetçinin de bir medeniyet tasavvurunun olması gerek.
Bazen, siyasetin uyumlu olması beklenen teorik yanıyla pratik yanı arasında çatışma oluyor mu?
Elbette olur. Zaten olması da doğaldır. Toplumun siyasetten beklentisi daha çok somut sorunlarının çözülmesidir. Bunun ne şekilde çözüldüğünün önemi yoktur onun açısından. Önemli olan kendi sorunun çözülmesidir. Siz bir siyasetçi olarak elbette bunu görmezden gelemezsiniz. Zira siyaset o kişinin “o an” memnun edilmesi üzerinden yürür. Siz onu “o an” memnun edemezseniz uzun vadede memnun etmenizin bir anlamı kalmaz. Zira siz siyaset yapma zeminini kaybedersiniz. Çünkü siyaset, toplum ile, toplumun memnuniyeti ile yapılır. Ama bir siyasetçinin sadece “günü kurtaracak” çözümler üretmesi doğru değildir. Aynı zamanda toplumun ortak iyiliği için ve geleceği için de çözümler üretebilmeli. Bu durum o sırada siyaset yaptığı tabanın memnuniyetini sağlamayabilir. Ama uzun vadede onların çok önemli sorunlarını çözecektir. İşte burada siyaset yapma becerisi ortaya çıkar. Siyasetçi teorik olanla pratik olanın dengesini sağlamalı. Tamamen “bu günü kurtarmaya” odaklanmadan, ama aynı zamanda “bu günü” de ihmal etmeden çözüm üretecek bir dil ve üslup bulmalı. Bu günün muhataplarının memnuniyetini ihmal etmeden, yarının muhataplarının da memnuniyetini sağlayacak şekilde davranmalı.
Siyasetçilerimizin bu alanda teorik donanıma yahut ilgiye sahip olduğunu düşünüyor musunuz?
“SİYASETTE LİYAKAT ESAS OLMALI”
Son olarak her iki yanını irdelediğimiz siyasetle ilgili neler söylemek istersiniz?
Her şeyden önce siyasetin bir medeniyet tasavvuru üzerinden yürütülmesi gerektiğine inanıyorum. Siyaset bu toplumun sadece bu gününü kurtaracak bir kurum değil, aynı zaman da geleceğini inşa edecek bir kurumdur. Bir takım güç odaklarının çıkarlarını merkeze alan bir siyaset anlayışından uzak durmalıyız. Siyaseti mümkün olduğu ölçüde ahlaki bir zeminde yürütmeliyiz. Siyasi mekanizmanın liyakat kriterini öne çıkaracak şekilde kurgulanması lazım. Ancak bu sayede siyaset kifayetsiz muhterislerin kendilerine yer bulamadıkları bir yapıya kavuşur.
*YAŞAR ATILGAN KİMDİR?
1969 yılında Gaziantep’e bağlı İslahiye ilçesinde doğdu. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Bir süre Kırıkkale Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde Araştırma Görevlisi olarak çalıştı. Daha sonra istifa ederek Gaziantep’te serbest avukatlığa başladı. 2001-2009 tarihleri arasında Ak Parti Gaziantep İl Yönetiminde Başkan Yardımcılığı ve Seçim Koordinasyon İşleri Başkanlığı yaparak aktif siyasetle iştigal etti. “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu” ve “Hukukçular Derneği” üyesi olan Yaşar Atılgan halen serbest avukatlık yapmaktadır. Evli ve 5 çocuğu var.
Anteppress